İnsanlar

COVID-19 Aşılarının Neden Soğuk Tutulması Gerekiyor?

Çin’in Wuhan Kentinde ortaya çıkan Yeni tip Koronavirüs’ün kısa sürede aşısı bulundu ve Pfizer gibi firmalar bu aşının izinlerini aldı veya almaya çalışıyor.  Ancak bu dev firmalar aşının taşınması sırasında tutulması gereken sıcaklıklardan ötürü dağıtımında büyük bir zorluk yaşıyorlar. – 70 ° C ‘de özel saklama dondurucuları ve nakliye konteynerleri bu aşının taşınmasında kullanılıyor.

Pfizer ve Alman ortağı BioNTech tarafından geliştirilen aşının Amerika Birleşik Devletleri’nde bitiş çizgisine ulaşan ilk aşı olmasına rağmen, benimsenmesinin sebebi bu taşıma ve saklama koşulları olduğu tahmin ediliyor.

Bu aşılar Avustralya, Kanada, Avrupa, Japonya, Birleşik Krallık ve dünyanın diğer bölgelerinde dağıtmak için gereken derin dondurucu sorununu küresel bir sorun haline getiriyor.

Pfizer ve Alman ortağı BioNTech tarafından geliştirilen aşının aksine Moderna ve ABD Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü tarafından geliştirilen benzer bir aşının da dondurulması gerekiyor ama -20 ° C’e aşının hayatta kalması için yeterli oluyor, bu nedenle standart bir dondurucuda saklanabilir nitelikte olduğundan dağıtılması daha kolay bir hal alıyor.

Aşıların çoğu dondurulmayı gerektirmez, ancak hem Pfizer hem de Moderna’nın aşıları, işe yaramaz hale gelmemesi için düşük sıcaklıkların gerekli olduğu yeni bir aşı türleridir.

Her iki aşı da, koronavirüsün başak proteininin kopyalarını oluşturmak için talimatlar taşıyan haberci RNA’ya yani bir mRNA’ya sahiptir.  İnsan hücreleri bu  mRNA’da ki talimatları okur ve gerekli proteinin kopyalarını üretir, bu da bağışıklık sistemini koronavirüse karşı saldırmaya hazırlar.

Öyleyse bile bu aşıların neden donması gerekiyor?

Bir mRNA aşısının ne kadar kırılgan olduğunu ve  etkili kalması için ne kadar düşük sıcaklıkta saklanması gerektiğini belirleyen bazı sebepler vadır.

Soğuk gereksinimim farkı, RNA ve DNA arasındaki kimya farkıyla başlar.

RNA’nın DNA’dan çok daha az kararlı olmasının bir nedeni, moleküllerin omurgalarını oluşturan şekerlerdeki önemli bir farklılıktan kaynaklanmaktadır. RNA’nın omurgası riboz adı verilen bir şekerdir, DNA ise deoksiribozdur. Yani DNA’da bir oksijen molekülü eksiktir. Sonuç olarak, “DNA nesiller boyunca hayatta kalabilir” ancak RNA çok daha az hayatta kalırlar.

Hücreler bir faaliyet gerçekleştirecekleri zaman protein tedarik etmek zorundadırlar. Fakat hücrelerde de protein stoku yoktur. Her seferinde yeni protein partileri yapmak zorundadırlar. Protein yapmanın tarifi ise DNA’da saklanır. Hücreler, proteinleri pişirirken moleküler mutfak tezgahına koyarak DNA tariflerine zarar verme riskini almak yerine, bunun yerine tarifin RNA kopyalarını oluşturur. Bu kopyalar hücresel makine tarafından okunur ve protein üretmek için kullanılır.

RNA okunduktan sonra yani işini tamamladıktan sonra hızla bozulur. Hücrelerin içinde ve hemen hemen her yerde RNA’nın yok olmasına adanmış bir dizi enzim var. RNA bazlı aşıların yüksek dondurucuya konulması, bu tür enzimlerin RNA’yı parçalamasını ve aşıyı etkisiz hale getirmesini önler.

DNA ve RNA moleküllerin dayanıklılığının farklı olmasının bir başka nedeni de mimarilerinde yatmaktadır. DNA’nın ikili sarmalları, zarif bir çift sarmal halinde bükülür. Ancak RNA, tek bir iplikçikten oluşur. Bundan dolayı RNA molekülleri daha kırılgan yapılardır.

RNA molekülü baz alınarak oluşturulan bu aşı türlerinde RNA molekülünün bozulmaması için derin dondurulma işlemlerinin yapılması gerekmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu